Bizans döneminde kurulan kağıt atölyelerinden adını alan Kağıthane, 1722 yılına kadar bu ismini korurken bu tarihle birlikte S’ad –abad diye anılmaya başlamıştır. Burası gamdan ve kederden uzak anların yaşandığı mekandır. Lale devrinin tüm ihtişamına şahit olan Kağıthane'nin kaderi, çok sevilen, çok sevildiği için kıskanılan yıpratılan sevgiliye benzer. Kağıthane ve Alibeyköy derelerinin Haliçle birleştiği “Avrupanın Tatlı Suları” diye tarif edilen araziye ve bu iki dere boyuna III. Ahmed tam 173 adet kasır yaptırmıştır. Bu kasırların en muhteşemi olan Sadabad bugün Belediye binası olarak kullanılmaktadır. Binayla yüz yüze geldiğiniz an Lale devrine ışınlanırsınız. Kağıthane deresinin şelalelere ve havuzlara akan suyunun şırıltısını dinler, renk renk lale bahçelerinin kokusunu alırsınız. Gerçekten de İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sadabad Projesi kapsamında yeniden Lale Devri günlerine dönmek için var gücüyle çalışmaktadır. Hasbahçede belediyenin tertiplediği çeşitli eğlencelere ve kültürel etkinliklere katılabilir, okçuluk yarışmalarını ve yağlı güreşleri seyredebilirsiniz. İlçenin zamanında Fatih Sultan Mehmet’in okçular için tahsis ettiği bölgesi bugün Uluslararası Okçuluk Poligonu haline getirilmiştir. Dolunay zamanlarında Kagıthane deresinin boydan boya gümüş renge bürünmesini sağlayan beyaz kesme taşla düz bir kanal içine alınmasından oluşan Cetvel-i Sim düzeneğini de görmeniz artık mümkün.
Kağıthane oldukça büyük ve geniş alana yayılmış bir ilçedir. Yaya olarak gezmeniz pek mümkün değildir. Otorento'dan, Kağıthane Araç Kiralama seçeneklerini görüp, kendinize en uygun kiralık aracı seçip bu güzel ilçeyi gezmeye başlamanızı öneririz.
Kağıthane Açık Hava Müzesinde, Kağıthanenin yedi tepesinden, Gültepe, Çeliktepe, Harmantepe, Seyrantepe, Nurtepe, Şirintepe ve Sanayi(tepe)'den getirilmiş çok önemli tarihi kalıntılar sergilenmektedir. Bu müzedeki II. Mahmud anısına dikilen Nişantaşı, İstanbul'da rastlayabileceğiniz diğer nişantaşlarından farklı olarak mermer bir bloktan oluşmuştur ve üzerinde yine mermerden bir tuğra vardır. Bu Nişantaşı padişahın bir testiye doğru top atışı yapması şerefine dikilmiştir. Gezinize Aziziye Camisi ziyaretiyle devam edebilir, 1863 tarihli bu eserin İstanbul tarihinin ünlü mimar kardeşleri Balyanlar'a, Sultan Abdulaziz tarafından Sadabad Camiinin yerine yaptırıldığını öğrenebilirsiniz. Daye Hatun Camiisi ise 500 yıllık bir eserdir ve çok iyi bir şekilde korunarak günümüze ulaşmıştır.
Hükümet Konağı olarak restore edilen Atiye Sultan Sarayı II. Abdulhamid’in şehzadeliğini geçirdiği ve onun Kağıthane ormanlarına ve buradaki su kaynaklarına olan tutkusunun şahidi bir mekandır. II. Abdulhamid Kağıthane Ayazmasının suyunun Yıldız Sarayına aktarılmasını sağlayıp kullanmıştır. Kağıthane adeta bir çeşmeler cennetidir. Sütlüce Kağıthane Çeşmesi, İmrahor çeşmesi, III. Ahmet çeşmesi ve 1643 tarihli Silahtar Yusuf Paşa, eğer İstanbul'da yaşadığınızı iddia ediyorsanız görmeniz gereken eserlerdendir.
Son 10 yıla kadar fabrikalar bölgesi olan Kağıthane, fabrikaların alış veriş merkezi ve residencelere dönüştürülmesiyle bir eğlence–dinlence mekanı olmuştur. Metro City, Philips fabrikasının, Kanyon alışveriş merkezi ise Ezcacıbaşının yerini almış durumdadır.
Kağıthane, Osmanlının Şaşasına, Saray erkanının zevk ve sefasına yeni Türkiye'nin kendini var etme mücadelesine işçi emekçi sınıfının hayata tutunuşuna şahit olmuş kadim bir semttir.
Kağıthanenin yaşadığı ve yaşattıkları sizi yorduysa, Kiralık arabanızla atın Santral İstanbul'a kendinizi. 1914 den 1951'e kadar şehrin bütün elektriğini sağlayan Silahtarağa Santrali artık bir enerji müzesi ve sanat galerisi. Bu mekan çok sayıda önemli uluslararası Konser'e evsahipliği yapıyor. Bir günlüğüne de olsa, kendinize çağdaş bir lale devri yaşatabilirsiniz.